Küresel Hareketler

sonerarica

Aslında yazının başlığını ‘Küresel Isınma’ tanımından uyarladım. Hani söylenirken güzel ve görkemli bir şey duygusu uyandıran ama gerçeğinde insanlık tarihi için karanlık günlerin habercisi olan küresel ısınma…

 

     Nefes aldığı evreni keşfetmeye başladığı andan itibaren (geldiğimiz ve gitmekte olduğumuz noktaya bakılırsa ) insanoğluna hiçbir şey yetmemiş. Beş duyu organı vasıtasıyla algıladığı her şeyi kurcalamış, yeni formlar vermeye başlamış. Bu yeni form verme çabaları çoğu zaman dünya yüzeyindeki yaşamı oldukça kolaylaştırır olsalar da, başka deformasyonlara neden olmuş… Tabi ki burada bu deformasyonlardan korkup ta gelişmeye dair nasiplerimizi almasa mıydık soruları gelebilir…

 

     Niyet elbette yerinde saymak olmamalı. Doğada hazır bütün malzemeler de var. O zaman neden gelişim olmasın ve devam etmesin ki? Sorun insanların yeni bir icat yaparken evrenin kendi kurallarının işleyişi için gerekli bazı elemanları tahrip etmeleri.

 

     Şimdi meseleye şuradan bakmak lazım. İnsan gücü, yoktan bir şey var edemiyor. Ancak evrende var olanlardan kombinasyonlar yaparak yeni bir şey ortaya çıkarabiliyor…Yoksa evrendekiler herkes için eşit kullanım hakkına sahip.Yani bir domatese bakıp ta, sirkeyle bir araya getirip ketçap yapma yada şekere bulandırıp reçel yapma fikrinin evrenin domatesinin en çıplak haliyle ilgisi yok. Eşit kullanım hakkına sahip olmayan yada kişiye özel kullanım yine kişinin kendi aklı ile ilgili. Bir kişinin aklının çalışma kapasitesi domates, şeker yada baharatları kendi özünü yaratmaya yetemiyor ancak var olanları harmanlama becerisi sunuyor.(Ben örneği domatesten verdim ama sanırım kişiye özel akıllar, uçak, silah, telefon vs örnekleri de düşünerek yorumlayabilir)

 

     Bir malzemeler listesi varsa, birde akıl…İnsanda boş duracak değil ya…Yaşamı akışkan hale getirmek için bir takım icatlar yapmalı ve iyi ki de yapmışlarda. Bunların bir çoğu yapılmasalardı muhtemelen herkes doğduğu yerde büyür, yaşar ve ölürdü. Bu dünya üzerindeki doğumla ölüm arasındaki süreyi pekte anlamlı kılmıyor.(Şu internet harika bir buluş mesela, iletişimin nereye varabileceğinin büyük kanıtı)

 

     Sorun, tıpkı insan özgürlüğü anlatılırken ifade edildiği yerdeki gibi bir noktada gözlemlenebiliyor. Özgürlük için, başkalarının özgürlük alanına tecavüz edilmediği yerde başlar diye bir tanımlama vardır, doğrudur da… İşte bu yeni yapıyı oluştururken, ana malzemelerin bir yâda bir kaçının kısmen veya tamamen tahrip edilmesini, birisini kandırarak, ilahi hesaplaşmasını mahşere bırakıp şimdiki günlerini geçici mutluluklarla kendisini oyalayarak tüketen insanlara benzetiyorum…

 

     Evrenin öyle ulaşılamaz, muhteşem bir yapılanması var ki… Her şey olması gerektiğinden var. Zaten tamamen tükenmesi gerekeni, zamanı gelince artık buna ihtiyaç yoktur diye kendisi yok ediyor. Yani insanın yeni bir şey ortaya çıkarma sevdası yada başka bir sebeple yok etme hakkı yok yada yok ettiklerinin eksikliklerinin getireceği olumsuz, üzücü sonuçlarla er, geç yüzleşmek zorunda.

 

     Yanlış kullanılan ağaçlar, sular, topraklar hesap sormaya başladı. Daha da büyük hesaplar soracaklar gibi görünüyor. Sanırım insanoğlunun en büyük yanılgısı, yaptıklarıyla yaşama renk ve kolaylık kattıklarını düşünmek yerine kendilerini sunduklarıyla tanrı zannetmek yada olmak istemelerinin arkasında saklıydı.

Cevapla


Warning: shell_exec(): Cannot execute a blank command in /home/sonerarica.net/public_html/wp-content/themes/soner-arica/footer.php on line 2